16 Aralık 2014 Salı

Bir Demet Tiyatro




Asuman: Senin beni eskisi kadar sevmediğin her halinden anlaşılıyor zaten.

Mükremin: Nereden anlaşılıyor?


Asuman: Elini tutuyorum, elimi bırakıyorsun. Gözüne bakıyorum gözüme bakmıyorsun.


Mükremin: Bilmiyorum Asuman bilmiyorum, doğrudur kalbimin eski çarpıntısını kaybettiği tüm aramalara rağmen bulunamadığı inkar edilebilir bir gerçek olsa niçin inkar edilmesin öyle değil mi, o ki inkar edilebilir edersin gider yok böyle bir şey dersin gider.

Asuman: Bak ağzınla söyledin işte sonunda!

Mükremin: Ben konuşmak için en müsait yer ağız diye şey ettim ama…

Asuman: Beni artık sevmiyorsun öyle mi?

Mükremin: Ya seni seviyorum da seni sevmeyi eskisi kadar sevemiyorum. Hani eskiden seni sevmenin birbirimizi sevmenin yeşil gevrek bir tadı vardı. seni güldürmenin lezzeti damağıma yerleşir orada mutlu mesut yaşardı. yani bir şey olduğu vakit ilk bunu koşayım gideyim Asuman’a söyleyeyim tarzında bir haberci telaşı olurdu.

Asuman: Şimdi ne oldu peki?

Mükremin: Bilmiyorum Asuman bilmiyorum, kalbim bir kuyunun dibindeki suyun içinde nefes almaya çalışan bir gariban… Yukarı tırmanmaya çalışıyor ama ne yapsın kuyunun duvarları düz, kuyunun duvarları ıslak…

---------------------------------------------------------------------------


“Demek ayrılık olayı sonunda seni de buldu ha Lütfiye. Neyse, boş ver, üzülme, o kadar da önemli bir şey değil. Sadece ölüyorsun."

---------------------------------------------------------------------------

Eyvah Necdet : Kuşların uçma kabiliyetini kıskanan insanoğlu tüfeği icat etti. Tüfek icat olunca aslında mertlik değil kuşların aerodinamiği bozuldu. Sen hiç kurşun yedikten sonra uçabilen bir kuş gördün mü? Hadi gördün diyelim, hiç kurşun yemiş bir kuşa afiyet olsun diyebildin mi?

Mükremin: Yoo?

Eyvah Necdet: Yaa... Zaten diyebilsen bile o sana ziyade olsun diyebilir miydi?

Mükremin: Yoo...

Eyvah Necdet : Yaa

Mükremin : Hadi ordan be! Lüzumsuz misaller verip Tombalak'ın genç dimağını kirletme. Peşin konuş. Lafa öyle turistik şehir turu attırma, Ay İnanmıyorum Necdet.

Eyvah Necdet : Züleyha kuş oldu uçtu sanki. Züleyha'nın uçabilmesini engellemek için ille tüfek mi kullanalım?

---------------------------------------------------------------------------

“ Senin bu gözlerinden nereye gidiliyor? Ben içeride kayboldum da.”

---------------------------------------------------------------------------

mükremin: bak asuman, sana karşı yüreğimde meydana gelen yer sarsıntılarını inkar edecek değilim. sen benim his dünyamın ekvatoru sayılırsın. merkezindesin yani!

asuman: ay mükremin bayılıyorum senin bu şiir gibi konuşmalarına biliyor musun?

mükremin: eyvallah! ancak senin bazı hareketlerin benim için 9 kusurlu hareket kapsamına giriyor. bazen penaltıya hükmetmeye mecbur kalıyorum. eğer benim olceksen bazı şeyleri yapmiceksin!

asuman: tamam mükremin. söyle o zaman. hem zaten bende itaat olayı da vardır biliyorsun.
mükremin:haaa.. o zaman bir kere benden izinsiz sokağa çıkmıceksin. karşıdan karşıya geçerken önce sola sonra sağa sonra tekrar sola bakmiceksin. oyarım gözlerini. ne bakıyorsun sağa sola? dosdoğru yürü.

asuman: a.. ama mükremin araba çarpar o zaman.

mükremin: tercihini yap asuman. ya araba çarpicek ya ben çarpıcem!

asuman: tamam tamam.. sen çarp.

---------------------------------------------------------------------------

”Şimdi sen vapura binince, balkona çıkıp denize bakacaksın ya. Dalgın dalgın. Aldırma; bizim sevdamız daha büyük ondan.”


---------------------------------------------------------------------------


eyvah necdet: bunca yıllık çaycısın asım. hiç tavşanları düşündün mü? çaya neden tavşan kanı derler sence?
asım:

eyvah necdet: sen hiç kırmızı çay gördün mü asım?

asım: görmedim ama…

eyvah necdet: peki o halde neden çaya tavşan kanı derler? çayın renginden değil asım. kanın çokluğundan. o tavşan deyip geçtiğin hayvandan o kadar çok kan akar ki şaşarsın. bu yüzden avcılar tavşan vurduklarında bi gün boyunca kanın içinde bekletirler. tavşanın eti başka türlü yenmez asım.

asım: haliyle biz o kadarını bilemiyoruz tabi.

eyvah necdet: yani, burda anlatılmak istenen çayın rengi değil. bereketidir asım. içsene çayını.

---------------------------------------------------------------------------

" Hani radyoda çok sevdiğin bir şarkıya denk gelir sevinirsin de, tam sesini açtığında şarkı biter ya.. Öyle bir şeydi işte. "

---------------------------------------------------------------------------

Yüreğimde ‘gitme’ diyecek takat kalmadı benim. Sevmeye mecalim yok anlıyor musun Asuman?
Zaten senin pederin kara listesinin kenar süsü olmuşuz.
Ne yapayım seni de kendimle beraber yakayım mı?
Hem bakma sen evleneceğin adam kötü biri değil.
En azından parası var yaparsın bi çocuk oturursun aşağı.
Merak etme, Mükremin Çıtır’ı da unuttuğundan daha az hatırlarsın.
Hani insanın canı bazen, hiç hesapta yokken içli köfte ister ya, öyle bir şey işte.
O gün de köfte yemeyiver be Asuman.

---------------------------------------------------------------------------

" sana da zaman zaman bazı tatlı sert hareketlerimiz oldu ama bilirsin hep söylerim; senin parmağına çöp batsa benimki kanar. "

---------------------------------------------------------------------------

" içimde lise son sınıfın son cumasının ince kederi var."

24 Eylül 2014 Çarşamba

Dublörün Dilemması / Murat Menteş






Murat Menteş'in Dublörün Dilemması adlı kitabından, bir erkeğin hayatında olanları 17 madde de açıkladığı bölüm. Buyrunuz;


1- Bir erkeğin hayatında, yenilgiyi kabul eder gibi yaparak zafere ulaştığı anlar vardır.Bu gerçi kadınların tarzıdır, fakat nadiren erkeklerin de başvurduğu bir yöntemdir.


2- Bir erkeğin hayatında, beyninin ve kalbinin çevresine ördüğü uygarlık duvarının tuğlalarını patlatan bir şok yaşadığı belli bir an vardır.


3- Bir erkeğin hayatında, ömür billah minnettar kaldığı bir ustası vardır.

4- Bir erkeğin hayatında, suça hile ile karşılık verdiği anlar vardır.


5- Bir erkeğin hayatında, anılarının zihnini zaptettiği vakitler vardır.


6- Bir erkeğin hayatında, burnunun dibindeki bir şeyi bunca zaman nasıl göremediğine şaşırrdığı anlar vardır.


7- Bir erkeğin hayatında, bazı 'son an'lar vardır.


8- Bir erkeğin hayatında, küçücük bir şakanın büyük bir olaya dönüştüğü anlar vardır.


9- Bir erkeğin hayatında, en zor sorular için hazırladığı zor cevaplar vardır.


10- Bir erkeğin hayatında, gerçekten 24 saat süren bir gün vardır.


11- Bir erkeğin hayatında, ilkel duygularla modern silahlara yöneldiği anlar vardır.


12- Bir erkeğin hayatında, öfkesini gemlemesi gereken anlar vardır.


13- Bir erkeğin hayatında, teselliyi martavalda bulduğu anlar vardır.


14- Bir erkeğin hayatında sigortanın attığı anlar vardır.


15- Bir erkeğin hayatında, tesadüflerin toplamından fazla bir şey yoktur.


16- Bir erkeğin hayatında, birçok kapıya uyan anahtar kelimeler vardır.


17- Bir erkeğin hayatında, ses etmeyip pes ettiği anlar vardır.




14 Şubat 2014 Cuma

Paradoks


PARADOKS


"Başı sonu ve aynı zamanda sonu da başı olan kısır döngüsel olaylar zincirine verilen ad."
Kısaca tanımlaması böyle paradoksun. Kafa yorup yorup bir çıkar yol bulunamayan insanı delirten ama bir o kadar da uğraşması eğlenceli şeyler paradokslar.
Sırf piçlik olsun diye bir kaç paradoks örneği vereceğim ;

  • Bir berber, sadece kendi kendini tras edemeyenleri tras edebiliyorsa, bu berber kendi kendini tras edebilir mi? 
  • Tanrı her şeyi yaratabilecek güçtedir, ve her şeyden daha güçlüdür. o zaman tanrı kendi kendinin kaldıramayacağı kadar ağır bir tas yaratabilir mi? 

  • Pinokyo, birazdan burnum uzayacak dediğinde, burnu uzar mı? 



10 Şubat 2014 Pazartesi

GERENİMOOOOOO






     Çocukların oyunu sokakta oynadığı zamanların son jenerasyonuyum ben. Şimdi ki çocukların tam aksine, ilişkilerin evde bilgisayar başında değilde, yüz yüze ilişkilerin vakıf olduğu, toprak zemin üzerinde misket oynarken " aha baş vurdum ! " deyip sevinen. Ya da alt mahallede ki çocuklarla, sokağa taşlarla kale kurarak, meybuz dediğimiz yüz bin liralık , dolapta donarak dondurma halini alan sikindirik bir meyve suyu için, kıran kırana futbol maçı yapılan dönemlerdenim.

     İşte bu çocukluk anılarımı düşünürken, aklıma inşaat halinde olan bir binadan ya da yüksek bir yerden yerden atlarken " GERENİMOOOOO " diye bağırdığımızı hatırladım. Ben hep küçüklükten beri, Beyaz Adamlarla - Kızılderili ya da Kovboylarla- Kızılderililer arasında ki bu savaşta , Kızılderililerin safında yer aldım. Ulan tamam atlarken zıplarken sevinirken Gerinimoooo diye bağırdık da, kim lan bu Gerenimo ???

    Gerenimo ağabeyimizin, öncelikle çok delikanlı bir ağabeyimiz olduğunu söyleyebiliriz. Gerenimo, beyazlara karşı mücadele veren son kahraman son kızılderilidir. Gerenimo ağabeyimiz,1858 yılında yağmurlu bir günde eve döndüğünde, eşi, annesi ve 3 çocuğunu İspanyollar tarafından öldürülmüş olarak bulur. Ve tepesi atan Gerenimo o dakikadan sonra nasıl bir boğa kırmızı renkten nefret ederse, beyaz olan her şeyden o derece nefret eder.

     Geronimo ağabeyimiz daha sonraları yakalanıp hapse atılır. Hapishaneden 3 kez kaçma girişiminde bulunur fakat yakalanır. 4. 'yüde dener ve bu sefer kaçmayı başarır. Peşine 500 izci ve 3000 Meksikalı asker düşer ( Nasıl tırsıyolarsa artık.) ve yakalanır. Hapse geri konulur. Geronimo bir yıl sonra 35 savaşçı, 109 kadın, çocuk ve gençlerle bu bölgeden de kaçmayı başarır. Ve yaklaşık 10 sene yakalanamaz.

    Geronimo’yu yakalayamayan süvariler köylere saldırıp kadın ve çocukları öldürmeye başlarlar. Bunu duyan Geronimo sonunda dayanamaz ve halkına zarar gelmemesi için teslim olur. Ölümünden önce son günlerini geçirmek için Arizona’daki evine dönmek ister ancak izin verilmez. Ve 1909 yılında bir savaş mahkumu olarak Oklahoma’da ölür.

     Kısaca işte böyledir Gerenimo'nun hikayesi. Bizim yüksek bir yerden atlarken Gerenimo diye bağırmamız ne alaka derseniz şayet.. Belki, bu adamın özgür ruhlu yapısının , yüksek bir yerden atladığında ki o özgürlük hissiyle ilintili olmasındandır.



Ve yazı Gerenimo' nun şu yakarışıyla biter:

"Her şeyi açıkça bildikleri halde şimdi diyorlar ki, ben kötü biriymişim. hatta oradakilerin en kötüsüymüşüm. Ben ne yaptım ki? Ağaçların gölgesinde ailemle birlikte yaşayıp gidiyordum."





9 Şubat 2014 Pazar



Tek bir günah vardır o da hırsızlıktır.

Diğer tüm günahlar onun türevleridir.

Bir adamı öldürürsen,bir hayat çalarsın. Karısının onun üzerindeki hakkını, çocukların babaları üzerindeki hakkını da.

Yalan söylersen birinin doğruluk üzerindeki hakkını çalarsın.

Hırsızlıktan daha tiksindirici bir şey yoktur. 



 / Kite Runner (2007)



Don Juan'ın Absürd Hikayesi.

 
                                                                   -  UYANIŞ -
     Don Juan, kafası düşüncelerle dolu bir halde yürüyordu. Birden durdu. Sol tarafına baktı. Bir kedi ona doğru bakıyordu. Don Juan bu yola nasıl girdiğini ve neresi olduğunu bilmiyordu. Buraya nasıl gelmişti? Ürperdi ve koşmaya başladı fakat tam 7 sn sonra aynı kedi yine ona bakıyordu.  Aynı yere gelmişti. vücudunu ter bastı.  Bağırmaya başladı:
Lan noluyooo lann !!

Tam bağırdığı sırada karşısında bir kadın silueti gördü. Sarı saçları vardı...Ve birden kendini odasında, yatağında buldu. 7' ye kurduğu çalar saat çalıyordu. susturdu. Derin bir nefes alıp "neyse ki rüyaymış" dedi. Acaba basit sıradan bir rüya mıydı ?  Kalktı ve işe gitmek için hazırlandı. Ve bugün o evden çıktıktan sonra bir daha geri dönemeyeceğinden haberi yoktu...

 -TO BE CONTİNUED-